Çok yakın tarihe kadar Antalya’da dağcılık kavramı hemen hemen hiç gündemde değildi; çünkü bilinmiyordu. Antalya sınırları içinde bulunan dağların zirvelerine sadece çobanlar, yabancı dağcı turistler ve az sayıda Türk dağcılar zirve yapıyordu.
Ta ki, 1986 yılında Dağcılık Federasyonu Antalya İl Temsilciliğine bir temsilci atanana kadar.
Bundan sonrasını A. Kemal Güneş’in günlükleri ile devam edelim.
KONU BAŞLIKLARI
- 1 Antalya’ya dağcılık nasıl geldi?
- 2 İlk dağcılık federasyonu Antalya il temsilciliği ataması
- 3 Antalya’ya dağcılığı tanıtmak
- 4 Antalya’da dağcılık başlasın
- 5 İbrahim Oğuz ile tanışmak
- 6 Aspendos gazetesi
- 7 Dağcılık malzemeleri
- 8 Malzemeler tamamlandı
- 9 Kızlar sivrisine zirve yapmak
- 10 Çarşak
- 11 Zirve defteri
Antalya’ya dağcılık nasıl geldi?
Bazen hakkımda, “Antalya’ya dağcılığı getirenlerden biri olarak bahsedildiğini” duyarım ki tamamen yanlıştır!
Antalya’ya dağcılığı doğrudan getiren kişiyim; çünkü 1986’da Dağcılık Federasyonu Antalya İl Temsilciliği’ne atandığımda Antalya’da ne dağcılık vardı ne de dağcı! Konunun aslı budur.
Antalya’ya 1985 Kasım sonlarında gelmiş, DSİ Serik Şube Müdürlüğü’nde ziraat yüksek mühendisi olarak çalışmaya başlamıştım. O yıllarda Antalya’da dağcılık sporu diye bir şey bilinmiyordu.
Üniversitedeyken adım attığım dağcılıkta son iki çıkışımı Erciyes (3917m) ile Hasan Dağı (3263m)’na yaptıktan sonra Antalya’ya tayin ile gelince dağcılık amacıyla Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’ne başvurmuştum. Ancak dağcılığın Antalya’da olmadığı, böyle bir spor başlayınca haber verilebileceği biçimindeki yanıtıyla iki kez geri dönmüştüm.
Buna rağmen dağcılığı bırakmamıştım. Sema Bilgitekin’in de bulunduğu 4 kişilik ekiple, 19 Mayıs 1986’da Serik’in 2003 metrelik Ovacık (Ufacık) Dağı’na çıkmış olmam yeterli açıdan teşvik olmamı sağlamıştı.

İlk dağcılık federasyonu Antalya il temsilciliği ataması
Ovacık tırmanışından sonra kendi kendime:
-Eğer Antalya’da dağcılık yoksa büyük olasılıkla Dağcılık Federasyonu’nun Antalya İl Temsilciliği kadrosu boş olmalıdır; acaba müracaat etsem atanabilir miyim? diye düşündüm; Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’ne dilekçemi bu yönde verdim.
Talebim incelemeye alındı. Dağcılık Federasyonu’na görüş soruldu. 1981’de aldığım temel eğitim, Erciyes (4 kez), Hasan Dağı, İzmir-Bozdağ (2159m) tırmanışlarım, 19 mayıs 1984’de federasyonun faaliyeti olarak katıldığım Demirkazık kampı göz önünde bulunduruldu.
Aradan 3 ay geçti. Nihayet 21.08.1986’da, Dağcılık Federasyonu Başkanı Prof Dr Abdülmecit Doğru’nun onayı sonucu Antalya Valiliği atamamı yaptı. Çok sevinmiştim; artık Federasyon’un resmen Temsilcisi (ajanı) idim.

Antalya’ya dağcılığı tanıtmak
Gelgelelim dağcılığı hiç bilmeyen Antalya’ya dağcılığı tanıtmaya, insanları bu spora yöneltmeye çalışacaktım. Gençlik ve Spor Antalya il müdürü Ziya Özden (kendisini 2009 yılının Ağustos ayında kaybettik) beni makamına çağırtmış:
-Görevin hayırlı olsun kardeşim! Bak ben dağcılık nedir, ne değildir hiç bilmem. Bu konuda tam yetkilisin. Yeter ki dağcılığı Antalya’ya tanıt, sporcuların yetişmesine yardımcı ol, demişti.
Büroma döndüğümde, DSİ Genel Müdürlüğü’nün açtığı İngilizce sınavını kazandığıma ilişkin haberin geldiğini öğrendim. İleri eğitim için 9 aylığına Adana’ya gönderilecektim.
İki sevinci bir arada yaşamıştım; ama Adana’ya 9 aylığına gitmek demek Antalya’da dağcılıkla ilgili planladıklarımı da 9 ay ileriye atmak demekti.
9 ay boyunca Adana’da İngilizce eğitimi aldım; 1 ay da Ankara’da.
1987’nin yaz aylarında Antalya’ya döndüğümde Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’ne gittim; aradan geçen 9 ayda dağcılıkla ilgili hiçbir başvuru olmadığını öğrendim. Kimse gelip de -Dağcılık Federasyonu Antalya İl Temsilciliği kadrosuna atama yapmışsınız, biz de dağlara çıkıp bu sporu yapmak istiyoruz; dememişti.

Antalya’da dağcılık başlasın
O halde öyle bir çıkış yapıp, gazeteler kanalıyla kamuoyuna duyurmak gerekliydi ki, insanlar okusun, ilgi duyup gelsin, Antalya’da dağcılık başlasın.
İşte, Kızlarsivrisi’ni ilk çıkış olarak seçmemin nedeni budur. Bir defa Antalya’nın en yüksek noktası; yapılacak çıkışın gazetelerde yayınlanması ilgiyi çekebilir!
İlk resmi çıkışı oraya düzenlemeye karar verdim. Önce Elmalı’ya gidecek, Elmalı’dan Çamkuyusu Yaylası’na geçecektik. Yaylada varlığını öğrendiğim orman misafirhanesinde geceleyecek, ertesi sabah zirveye çıkabilecektik.
Antalya’da dağcılık başlasın konulu planlarımdan Sema Bilgitekin’e bahsettim. Geçen yıl Ovacık çıkışının başarılı geçtiğini belirterek, Kızlarsivrisi’ne düzenleyeceğimiz çıkışta da aynı başarıyı göstereceğini üzerine basa basa söyledim.
Sema Bilgitekin ertesi gün işyerine gitti. Öğle arası tatilinde Serik gazetelerine gidip çıkışımızdan bahsetmişti. Akşam şu konuşmalar geçti aramızda:
-Kemal, bugün Serik’in iki gazetesine birden gidip haber verdim; ama gazete sahiplerinden biri çıkışla çok ilgilendi. Bana dedi ki,”acaba ben de gelebilir miyim?”
-Nasıl yani! Kendisi bizimle gelip zirveye mi çıkacakmış?
-Öyle söyledi hatta Elmalı’dan yaylaya nasıl gideceksiniz diye sordu, ben de, Elmalı’dan araç kiralayacağımızı veya Orman İşletmesinden yardım isteyeceğimizi belirttim.
-Sen böyle söyleyince ne dedi?
-Dedi ki, benim arabamla Çamkuyusu’na gidebiliriz.
-Evvelce dağa filan çıkmış mı; botu, içine malzemelerini koyabileceği torbası filan var mı?
-Bilmiyorum, yarın gidip sorarım.
-İyi, yarın git bir sor.

İbrahim Oğuz ile tanışmak
Sema Bilgitekin ertesi gün şunları söylüyordu:
-Gazete sahibinin adı İbrahim Oğuz. Benimle konuşunca öyle heyecanlanmış ki, gitmiş, bulabildiği ölçüde dağcılıkla ilgili ne kadar doküman varsa toplayıp fotokopilerini çektirmiş.
-Bu kadar hevesliyse gelsin o zaman, ama şu İbrahim Oğuz’u tanımam gerekiyor.
-Yarın akşam mesaiden sonra git bir konuş istersen. Meydanın orada, benim çalıştığım Tarım Orman ve Köy İşleri Bakanlığı İlçe Müdürlüğü’nün hemen altındaki gazete matbaasında.
-Tamam, akşama uğrar, İbrahim Oğuz’la tanışırım.
Ertesi günün akşamı Serik merkezdeki, Belediye İş Hanı’nın altındaki Aspendos Gazetesi matbaasına gittim; İbrahim Oğuz oradaydı:
-Merhaba Kemal Bey, hoşgeldiniz, ben İbrahim Oğuz. Bu matbanın sahibiyim.
-Memnun oldum! Eşim Sema ile konuşmuşsunuz, bizimle dağa gelmek istiyormuşsunuz!
-Evet, oraya çıkmak istiyorum.
-Evvelce dağlara çıktınız mı?
Aspendos gazetesi
-Benim memleketim Finike’nin Ernez Köyü’dür. Ernez’in dağlarında çobanlık yaptım; dağları severim. ilkokulu bitirdim, hayata atıldım, şimdi Serik’te Aspendos gazetesini çıkartıyorum.
-Bu kadar hevesliyseniz elbette gelebilirsiniz; yalnız çıkacağımız dağ Antalya’nın en yüksek dağı. Yüksekliği 3000 metreyi geçiyor. Bunun için malzeme gerekli.
-Ne gibi malzeme? Sonra 3000 metre ne demek?
-Dağların yükseklikleri metreyle ifade edilir. Sırt çantası, bot, golf tipi pantolon, anorak gibi malzemeler gerekli.
-O dediklerinizden bir şey anlamadım; ne demek onlar? Sırt çantası dediğiniz turist çantası gibi bir şey mi?
-Dağlara çoban veya avcı olarak da çıkılabilir; ama biz spor amaçlı çıkacağız, bunun için dağ malzemelerine ihtiyacımız var. Sırt çantaları turistlerin kullandıklarına benzerler; ama biraz farklıdırlar.
-Siz söyleyin, ben tedarikine çalışırım.
-O halde buyurun bizim eve gidelim! Nasılsa Sema’yı tanıyorsunuz, ben size kendi malzemelerimden gerekli tanıtımları yaparım; ona göre bir şeyler uyarlamaya çalışırız.
İbrahim Oğuz’un arabasıyla bizim lojmana gittik; Sema Bilgitekin kapıda ikimizi karşıladı. Yemek hazırlamıştı. İbrahim Oğuz’u yemeğe davet etti.

Dağcılık malzemeleri
Yemek sonrası malzemelerimi gösterdim; O zamanlar semerli sırt çantam var. Ona, golf dağ pantolonlarını, eldivenleri, zirve çıkış çantalarını, botları anlattım. İbrahim Oğuz’un dağ sporu konusunda hiçbir bilgisi yoktu.
Dağcılıkla ilgili malzemeleri de ömründe ilk defa görüyordu. Ona önce bunun ayrı bir spor olduğunu, avcılıkla karıştırmamasını belirttim. Dağcılığın ilk temel bilgilerini verdim. Malzemelerimi anlattıktan sonra onları inceleyen İbrahim Oğuz, ensesini kaşıyarak konuştu:
-Bunları Antalya’da bulmak çok zor.
-Biliyorum zor olduğunu, ama öbür gün çalıştığım Aksu DSİ’ye gel; izin alıp beraberce Antalya’ya gidelim; çarşı-Pazar dolaşalım, belki bir şeyler buluruz.
İbrahim Oğuz’la Antalya’ya gittik; Işıklar caddesi üzerinde dolaşırken gördüğümüz bir çantacıda iki adet sırt çantası bulduk, hem de kelepir fiyata; ama kesinlikle dağda kullanılacak türden değiller.
Kayışları öylesine ince ki, içlerini yükle doldurup dağda yürüdüğünüzde bir saatte omuzlarınız kopuyor. Fakat o koşullarda Antalya’da daha iyi sırt çantası bulmamıza olanak yok. Ben o çantayı zirve çıkışında kullandım; kamp yerine ise semerli çantayı götürdüm.
Çantaları satın aldıktan sonra gidip İbrahim Oğuz’a bir çift uzun konçlu spor ayakkabı satın aldık. Serik’e döndüğümüzün ertesi günü İbrahim Oğuz Serik’te bir terziye gitmiş, bende gördüğü golf tipi pantolonu tarif ettirerek az da olsa benzeyecek şekilde kendine diktirmişti.
Malzemeler tamamlandı
Böylece İbrahim Oğuz’un malzeme sorunu kısmen çözülürken, ben de halat satan dükkanlardan birine giderek, belki dağda lazım olur hesabıyla 30m’lik naylon halat aldım. Gerçekten de halat çok işe yaradı.
Sema, Kızlarsivrisi’nin son çarşaklı bölümünde zorlandı ve tükendi. Onu İbrahim Oğuz’la halata belinden bağlayarak yukarıya çekmek suretiyle zirveye çıkardık.
Sema’nın zirve fotoğraflarından birinde o halat görülmektedir. Ayağındaki uzun konçlu spor ayakkabılarla golf pantolon da, 1986’da Ovacık çıkışında kullandığı malzemelerdir.
Ankara’da İngilizce kursundayken bir hafta sonu Ulus’taki Hergele Meydanı’na gitmiştim. Hergele Meydanı bit pazarı olup, eski püskü, ıvır zıvır ne kadar şey varsa satıldığı yerdir. Orada belki, turistin birinden alınıp satılan sırt çantası ve uyku tulumu bulurum hesabı içerisindeydim.
Gerçekten de aradığımı bulmam zor olmadıydı. Kırmızı kapaklı semerli sırt çantasıyla yazlık bir uyku tulumu bulup satın alıverdim. Sema da o malzemelerle dağa gitti; ancak benim gibi semerli sırt çantasını bırakmayı yeğleyerek, zirve çıkışında Ovacık Dağı’nda kullandığım kırmızı sırt çantasını aldı.
Anorak olarak ben, Ankara Bölge Zirai Mücadele ve Araştırma Enstitüsü’ndeyken aldığım bej anorağı kullanırken, Sema da, annemin fakültede öğrenciyken alıp bana giydirdiği yeşil anorağı giydi.

Kızlar sivrisine zirve yapmak
Faaliyet gününe kadar İbrahim Oğuz’u teorik olarak bilgilendirmek suretiyle çıkışa hazırlamaya gayret ettim.
Dağla ilgili “Valilik Olur”u alınırken müdüriyet lisans çıkartmamızı şart koşmuştu. Böylelikle Antalya’nın ilk lisanslı dağcıları oluyorduk. Sema ilk lisanslı bayan dağcıydı.
Ne yazık ki Antalya’da dağcılık diye bir şey bilinmediğinden, büyük ümitlerle düzenlediğimiz Kızlarsivrisi çıkışımıza ödenek çıkmadı; İbrahim Oğuz’un arabasına benzini koyup, maliyetini aramızda bölüşerek Çamkuyusu Yaylası’na gittik. Yayladaki orman misafirhanesinde ücretsiz kaldık. Faaliyetimizin resmi statüde olması, hiç değilse bu konuda bize yardımcı olmuştu.
Yaylası’nın üçümüzü de büyülediğini söylemeliyim. Her taraf Lübnan sediri ile kaplı. 1660 metre rakımlı yaylada güzel bir gece geçirmemizin ardından sabah 06.00’da kalktık. Kahvaltımızı edip yaya olarak Arifler yaylası yakınındaki Akaba Yaylası’na yürüdük.
İbrahim Oğuz belki vahşi hayvan görürüz endişesiyle av tüfeğini de yanına almıştı. Yol çok kötü olduğundan İbrahim Oğuz’un arabası ile dağı görebileceğimiz noktaya kadar gidebildik; oradan Akaba’ya yürüdük.
Çarşak
Akaba’dan çıkışla önce “Tek Ardıç”a, oradan da yükselerek 2700 metreyi geçen bir yaylaya ulaştık. Aradaki mesafe epeyce dikti. Kızlarsivrisi’ne gelenler bu dikliği iyi bilir. Az ötemizde atlar otluyordu. Atların enerji kazanmaları için sahiplerince 2700’e bırakıldıkları söylendi.
Yaylada çoban barınağı vardı. Orada bir süre dinlendikten sonra çarşaklardan oluşan yüzeylerde çıkışa başladık. Çarşak dediğim oluşum, gece gündüz ısı farklarından ve rüzgar, yağmur ve kar nedeniyle kayaların aşınmaları sonucu oluşmuş mıcırımsı küçük taş yapılardır.
Çarşaklar dağcıları çok yorar. Bir adım atsanız iki adım geri kayabilirsiniz. Ayakkabılarınız kuma gömülür gibi içlerine gömülür, kumda yürür gibi yorulabilirsiniz.
Sema kısa sürede bitkin düşmekte gecikmedi. Bize:
-Çok yoruldum, dayanamayacağım artık, diyordu. İbrahim’e döndüm:
-İpi bağlayalım ve Sema’yı çekelim.
Halatvari ipi çözdüm; Sema’ya bağladım. İbrahim Oğuz’la önden çekerek çarşakları çıktık. Belinden çekilen Sema dağı daha rahat aşmakta gecikmedi. Böylelikle saat 06.00’da başladığımız çıkışı, 9 saat sonra 3070 metrelik ana doruğa ulaşarak tamamladık. Üçümüzün de sevincine diyecek yoktu.
Antalya’da dağcılık ilk resmi faaliyet ile başlamış oldu. Biz de ilk resmi faaliyet ile ilk resmi zirvemizi yapmıştık. İbrahim Oğuz tüfeğine yerleştirdiği fişekleri ardı ardına ateşleyerek kendince kutlamada bulundu. Manzara çok güzeldi; bütün Beydağları ayaklarımızın altındaydı.

Zirve defteri
Zirve defterini ararken taşların arasına poşetlenerek yerleştirilmiş 2 adet defterle karşılaştım. Birini Ankara Dağcılık İl Temsilciliği, diğerini ODTÜ Dağcılık Kulübü bırakmıştı. İbrahim Oğuz sordu:
-Bu defterler nedir Kemal Bey?
Yanıtladım:
-Zirvelere dağcıların imzalaması amacıyla bırakılan defterlerdir. Dağlarımızdan yüksek olanların zirvelerinde bulunurlar. Çoğunu Federasyon koyar; fakat buradakiler federasyonun değil.
-Ne yapacağız şimdi?
-Üçümüz de ayrı ayrı imzalayıp tekrar aynı yere bırakacağız. İmzalarımız zirveye çıktığımızın kanıtları olacak. Bir daha ki gelişimizde bu kez biz bir defter hazırlar, zirveye koyarız.
Böylece, Antalya’da dağcılık resmen başlamış oldu. Kızlar sivrisi zirve çıkışımız gazetelere konu olunca ilk müracaat edenler, daha sonra 1991 yılında (4 yıl sonra) Todosk’u (Toroslar doğa sporları ve gençlik spor kulübü derneğini) kuracak olan Esat Avcı ile Hüseyin Tahtakın oldu.

01.08.2015

MAKALE NOTLARI
Araştırma | Yazar :
Sürüm : S1.0
Not(lar) : “Antalya Dağcılığının İlk Yılları” adlı cildin konu ile ilgili alıntılanmış çok kısa bir özetidir.
Fotoğraflar | Videolar : Ahmet Kemal Güneş arşivi
Kaynak(lar) – Referans(lar) : Bu makale, Eski Antalya Dağcılık il temsilcisi A. Kemal Güneş tarafından yazılmış 21 ciltlik dağcılık envanterinin “Antalya Dağcılığının İlk Yılları” adlı cildinden alıntılanmış ve kısa bir özettir.
Bu Yazıyı kendi ortamınızda yayınlama hakkında bilgi edinmek için buraya tıklayınız.
Bu yazıyı izin almadan kısmen dahi olsa kopyalamayınız, hiçbir ortamda kullanmayınız, yayınlamayınız.
© ANDOSK.COM | Tüm hakları saklıdır.
Okuduğunuz için teşekkürler...